Anasayfa M'otivasyonBir Tüp Bebek Başarı Hikâyesi 1. Bölüm: Çilekli Dondurmam

Bir Tüp Bebek Başarı Hikâyesi 1. Bölüm: Çilekli Dondurmam

tarafından Hüma Kaya

Yazı: Merve Öztürk

Ne yazık ki anneliğe giden yolda herkes çok şanslı olamıyor. Kimi kolayca hamile kalmasına rağmen henüz hazır olmadığını hissederken, kimi de bu uğurda yıllarını harcıyor. Kimileri ise benim gibi, iki duyguyu bir arada yaşıyor…

Evliliğimizin ikinci yılında, henüz ilk denemede hamile olduğumu öğrendim. Bu harika bir haberdi, ancak bir korkuyu da beraberinde getirdi: Anne olmaya gerçekten hazır mıydım?

Bir gün bu düşüncem yüzden vicdan azabı çekeceğim aklıma bile gelmezdi…

Yirmi kişilik bir arkadaş grubumuz vardı. Yarısı evli, yarısı hala bekârdı ve henüz hiçbirinin gündeminde çocuk sahibi olmak yoktu. Bir eğlence mekânında onlarla bu güzel haberi paylaştık ve içimde büyüyen mucizeye “küçük fasulye” adını taktık. Kadehler kaldırdık benim minik “fasu”ma. Grupta ilk defa biri bebek sahibi olmak istemişti, grubumuz boyut atlamıştı.

 ‘Fasu’ zarar görmesin diye o gece alkol almadım, ayakta fazla durmadım. Hamile olduğum gerçeğine kendimi iyiden iyiye kaptırmış halde, bu yoğun ilginin tadını çıkarmaya başladım. Artık anne olmaya hazır olduğuma emindim.

Ertesi gün, altı haftalık hamile bir anne adayı olarak, eşimle birlikte doktora gittik. 

Doktor keseyi göremedi. Kandaki BHCG oranı da, haftasına uyumlu değildi. Doktor, dış gebelikten şüphelendiğini, iki günde bir BHCG baktırmamız gerektiğini ve bir hafta daha beklememizi söyledi. O zamanlar başıma geleceklerden öyle bihaberdim ki ne internete girdim, ne de dış gebeliğin ne olduğunu araştırdım.

Bir gece yarısı dayanılmaz bir mide bulantısı ve baş dönmesiyle uyandım. Soluğu klozetin başında aldım. Neredeyse kafamı klozetin içine sokup orada uyuyacaktım!

Biraz rahatlayınca, sürüne sürüne ama “tatlı bir tebessümle” yatağa döndüm. ‘Annelik ne kadar kutsal’ diye geçirdim içimden, ‘dayanılmaz bir mide bulantısı ama nice anne buna aylarca katlanıyor’. Eşime dönüp ‘Kese oluşuyor herhalde, ne tatlı bir duygu! Bu mide bulantısının sonunda öyle güzel bir şey bekliyor ki bizi, gecelerce uyumadan sürünmeye değer’ dedim safça… Ve yarı huzurlu bir uykuya daldım.

Bir müddet sonra, inanılmaz bir sancıyla yeniden uyandım. Sanki karnıma bıçaklar saplanıyordu ve biri iç organlarımı deşiyordu. Karnım şişmeye, acı dayanılmaz hale gelmeye başladı… ve sonra birden her yer karardı.

Gözlerimi açtığımda, tepemde onlarca insan vardı. Yatırıldığım doğum katında, dünyaya gözlerini yeni açan bebeklerin ağlamaları yankılanıyordu. Koridorda dolaşan heyecanlı ve mutlu insanların sesleri kulağıma geliyor, bense odamda kanımda yeni anne olmuş biriyle aynı hormonlar, karnımda yeni doğum yapmışım gibi bir sancı ile yatıyordum.

Annemle göz göze geldik. İçindeki acı yüzüne yansıyordu. ‘En korktuğum şey evlat hasretiyle yanmandı, çok sevindim kolayca hamile kalabilmene!’ demişti torun haberini aldığında. ‘Anne, ben acı çekiyorum’ dedim.

Doktor geldiğinde bana o trajikomik cümleyi söyledi; “40 gün lohusasın!”…

Evet, kucağı boş bir lohusaydım.

Ameliyat sabahı, hemşireler katta beni yürüyüşe çıkardılar. Kapısı açık odaların yanından geçerken göz ucuyla bakıyordum. Bebeğini emziren anneler, her odada bir kutlama havası, balonlar, süsler… Benim kapım ise bomboştu. Ne kadar acımasızcaydı bizim gibilerin doğum yapanlarla aynı yerde tedavi görüyor olması. Hiç kimse anlamıyor muydu neler hissedebildiğimizi?

O gece olanları daha sonra kayınvalidem ve eşimden öğrendim. Eşim beni ambulansla hastaneye kaldırmış. O kadar acil ameliyata alınmışım ki, annem beni ameliyata girmeden önce görememiş. Ultrasonla bakmışlar ve dış gebelik olduğunu, karın boşluğumda kan biriktiğini yani iç kanama geçirdiğimi söylemişler. Tek doz Metotreksate (dış gebeliği sonlandırmak için yapılan bir çeşit kemoterapi iğnesi) uygulamışlar ama sonuç başarısız olmuş. Daha doğrusu hormon testi sonucunu bile bekleyemeden apar topar ameliyata alınmışım. Laporoskopiyle girip, gebelik materyalini temizleyip, tüpümü almadan ameliyatı başarılı bir şekilde sonlandırmışlar. Doktorların, ameliyat raporunda “gebelik materyali” diye bahsettiği, benim ve eşimin “Derin” adını vermeyi hayal ettiğimiz minik yavrumuzdu aslında.

Elimde ağır antibiyotiklerle, bir hafta istirahat etmek için eve çıktım. Aslında vücudumdan çok, ruhumu dinlendirmeye ihtiyacım vardı.

Ben yaşadıklarımı sindirmeye çalışırken, dışarıda hayat herkes için devam ediyordu. Arkadaşlarım, mail gurubumuzdan planlar yapıyor, hafta içi kimin evinde kızlar günü toplantısını düzenleyeceklerini tartışıyorlardı. Canım yanıyor, kendimi yapayalnız hissediyordum.

Tüm bunların neticesinde, 6 ay gebelik yasağımız başladı. Ameliyattan önce vurdukları iğnenin kandan gitmesi için en az 6 ay gerekliydi, yoksa doğacak bebekte anomaliye sebep olabiliyordu. Artık tüm günümü internet başında geçiriyor, dış gebelikten sonra hamile kalabilen var mı diye araştırma yapıyor, mutlu sonla biten hikâyeler arıyordum.

(Birinci bölüm sonu).

Bunları da beğenebilirsiniz