Yazı: Hakan Engin
— Bir hatırlama yazısı
Son 60 yılda dünya inanılmaz bir değişimden geçti.
Özellikle 1960’lardan bu yana teknoloji, şehirleşme ve insan ilişkileri tamamen farklı bir boyuta taşındı.
Teknoloji gelişti, şehirler büyüdü, iletişim hızlandı.
Ama aynı dönemde biz insanlar olarak ne kadar değiştik?
Cevap basit değil.
Çünkü dış dünya hızla evrilirken, çoğumuzun iç dünyası olduğu yerde kaldı.
Belki daha fazla şeye sahip olduk ama daha çok kendimizden uzaklaştık.
Bugün hayatımızı kontrol eden görünmez sistemler var:
Okuldan başlayarak başarı tanımımız, kimlik anlayışımız, doğru–yanlış kalıplarımız…
Ve daha da ilginci:
Spiritüellik bile bir şekil ve kalıp işine dönüştü.
Artık hayal kurmanın bile kuralları var.
“Şunu düşün, bunu çek, şöyle titreşim yay…”
Oysa özümüz o kadar doğal, o kadar sade ki:
Gerçek dönüşüm ritüellerle değil, farkındalıkla başlar.
Benim inancım şu:
Hayat bize bir seçim hakkı verdi.
Elmayı ısırdık.
Yani egomuzu seçtik, rekabeti seçtik, mücadeleyi seçtik.
Ve bu seçimin bedeli oldu:
Kendimizden, cennetimizden uzaklaştık.
Ama bir şey var ki unutmamalıyız:
Adem cenneti biliyor.
Yani sen… aslında kim olduğunu biliyorsun.
Bu yüzden artık öğrenmeye değil,
hatırlamaya ihtiyacımız var.
Kendimizi.
Özümüzü.
İnandığımız ve sonra unuttuğumuz o içsel bilgeliği.
Bu yazıyı bitirirken sende tek bir soru kalsın istiyorum:
Gözlerini kapattığında, kalbini gerçekten duyduğunda…
Sen kimsin?