18. İstanbul Bienali, 20 Eylül-23 Kasım 2025 tarihleri arasında şehri sanat rotasına dönüştürüyor. Küratörlüğünü Christine Tohmé’nin üstlendiği bienal, “Üç Ayaklı Kedi” başlığıyla izleyiciye kırılganlık, dayanıklılık ve geleceğe dair ihtimaller üzerine düşünme çağrısı yapıyor.
Yazı: Ecem Ercan
Bienalin bu yılki teması olan “Üç Ayaklı Kedi”, zarar görmüş ama yaşamaya devam eden bir varlık üzerinden hem bireylerin hem de toplumların direncini sorguluyor. Sanatçılar zarar görmüş, risk altındaki kimlikleri, kültürleri, toplulukları ya da yaşam biçimlerini düşünmek; bunun yanında geleceğe dair umut, yeniden kurulma, dayanma olanaklarını ele almak gibi konulara odaklanıyor. Bienaldeki işler, iklim krizinden göçe, toplumsal hafızadan teknolojinin hayatımıza etkilerine kadar güncel meseleleri ele alıyor. Ücretsiz olarak ziyaret edilebilecek sergiler, şehrin farklı noktalarında günlük hayatın akışıyla iç içe geçiyor. Bu da izleyiciyi yalnızca eserlerle değil, İstanbul’un kendisiyle de yeniden tanıştırıyor.
Sekiz Mekânda Sanat Yolculuğu
Bienal, bu yıl İstanbul’un Beyoğlu-Karaköy hattında sekiz farklı mekâna yayılıyor. Her mekân hem tarihi hem de güncel dokusuyla sergilere farklı bir atmosfer kazandırıyor.
Bienalin en güçlü duraklarından biri olan Galata Rum Okulu’nda Iraklı sanatçı Ali Eyal’ın savaş sonrası hafızayı kişisel anlatılarla harmanlayan işleri sergileniyor. Lübnanlı sanatçı Akram Zaatari, arşivleri sanatın diliyle sorguluyor. Nolan Oswald Dennis ise mekânın katlarını evrenin matematiğiyle kurguluyor.
Zihni Han, Nijeryalı sanatçı Karimah Ashadu’ya ev sahipliği yapıyor. Lagos’un kentsel dönüşüm hikâyelerini video yerleştirmelerle aktarıyor. Bosna Hersekli sanatçı Selma Selman, gündelik nesnelerden yarattığı heykellerle tüketim kültürüne eleştirel bir göz sunuyor. Venezüellalı sanatçı Ana Alenso, endüstriyel atık malzemelerle kurduğu Muradiye Han’daki enstalasyonlarda doğal kaynakların sömürüsünü gözler önüne seriyor. Meclis-i Mebusan No: 35’in tarihle iç içe atmosferi ise çağdaş işlerle birleşerek izleyiciye sürprizli bir deneyim sunuyor.
Eski Fransız Yetimhanesi Bahçesi ise açık hava kurulumlarına ev sahipliği yapıyor. Meksikalı sanatçı Naomi Rincón-Gallardo, feminist mitolojilerden beslenen performatif işleriyle dikkat çekiyor. Diğer mekânlar Elhamra Han, eski Külah Fabrikası ve Galeri 77 de bienalin dikkat çekici sergilerine ev sahipliği yapıyor.
Uluslararası Katılım, Küresel Etki
Toplam 47 sanatçı, farklı disiplinlerden ürettikleri işlerle bienale katılıyor. Bu çeşitlilik, İstanbul’u yeniden uluslararası sanat gündeminin merkezine taşıyor. Bienal yalnızca sergilerle sınırlı değil; film gösterimleri, performanslar ve konuşmalar da programın bir parçası.
Ayrıca, 18. İstanbul Bienali geleneksel iki yılda bir yapılan formatın ötesine geçerek üç seneye yayılmış bir yapı kuruyor: 2025, 2026 ve 2027. 2025’te gerçekleşen ilk ayağı sergiler, performanslar, film-gösterimleri ve konuşmalara ev sahipliği yaparken, ikinci ayağı bir akademi araştırmaları ve kamusal programlarla ilerleyecek. Üçüncü ayağı da bu süreçlerin sentezi şeklinde düzenlenecek etkinliklerle sona erecek.
Şehrin Kültür ve Sanat Haritasına Katkı
Sergi gezmenin ötesinde bir yolculuğa kapı arayan bienalleri kentlerin kültürel dokusunu besleyen, sanat üretimine alan açan, genç sanatçıların sesini duyurmasına aracılık eden platformlar olmalarıyla önem taşıyor. İstanbul Bienali de 1987’den bu yana bu işlevi üstleniyor. Yıllar içinde sadece yerel sanat çevrelerinin değil, uluslararası sanat dünyasının da radarına giren etkinlik, İstanbul’u küresel sanat haritasının güçlü aktörlerinden biri haline getirirken, kenti yaşayan bir sanat platformuna dönüştürüyor.